Ephesus

Dünyanın en etkileyici ve en büyük antik kentlerinden biri olan Efes, deniz kanalı ve liman havzasıyla Roma liman kentlerinin en iyi örnekleri arasında yer alır. M.Ö. 2. binyılda kurulan Efes, antik dünyanın en önemli ve güçlü kutsal alanlarından biri haline gelen, aslen Anadolulu bir ana tanrıça olan Efes Artemis'inin kutsal alanı etrafında gelişmiştir. Efes, İyonya Ligi'nin bir parçası olarak İyonya Ayaklanması’nda yer almıştır. MÖ 498'deki Ephesus Savaşı, Greko-Pers Savaşları'nın ilk olaylarından birisi olmuştur. Küçük Asya, M.Ö. 133'te Roma İmparatorluğu'na katıldığında, Efes bu yeni eyaletin başkenti ilan edilmiş ve kültürel ve ekonomik bir merkez olarak rolünü pekiştirmiştir.

Efes, anıtlarıyla, Helenistik, Roma İmparatorluk ve erken Hristiyanlık dönemleri kültürel geleneklerini ve mirasını gözler önüne sermektedir. Önemli yapıları arasında etkileyici Celsus Kütüphanesi, Hadrian Tapınağı, Serapeion ve duvar resimleri, mozaikler ve mermer kaplamaları ile toplumun üst kesimlerinin o dönemdeki lüks yaşam tarzını sergileyen iyi derecede korunmuş Teras Evleri yer alır. Bu evler, karmaşık zemin mozaikleri ile dönemin estetiğini yansıtır. Yaklaşık 25.000 kişilik oturma kapasitesine sahip olan Tiyatro ise şehrin kültürel ve sosyal yaşamını vurgulayan bir başka mimari harikadır.

Efes, erken Hristiyanlık Kilisesi için de derin tarihi bir öneme sahiptir. İki büyük Konsilin yapıldığı bu şehir, Vahiy’deki Yedi Kilise’den biridir. Aziz Paul, misyonerlik yolculukları sırasında Efes’i ziyaret etmiş ve şehir, Aziz Yuhanna ile birlikte Meryem Ana’nın son dinlenme yeri olarak kabul edilmektedir.